Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kader, Allah'ın (c.c.) "ilim" ve "irade" sıfatlarının, kaza da "kudret" veya "tekvin" sıfatının birer gereğidir. Yani, "kaza ve kader inancı" Allah'a ve O'nun ilim, irade, kudret ve tekvin sıfatlarına îmân etmenin zorunlu bir neticesidir. Kadere îmânı inkâr etmek, Yüce Allah (c.c.) için sabit olan zâtî ve subûtî sıfatları inkâr etmek demektir.
Sayfa 181 - Mustafa Varlı, 4. Baskı, Ankara 1999Kitabı okudu
İmam-ı Maverdi (rahmetullahi âleyh)
Edebü’d Dünya ve’d Din
Edebü’d Dünya ve’d Din
adlı eserinde şöyle der: ‘‘ Hiç kimse bir şeyi uğursuz saymaktan uzak değildir. Özellikle bu kişiler, başlarına musibet gelip bu musibetlerden kurtulamayan ve sıkıntıları bitmeyen kişilerdir. Bunlar ümitli olmak isterler, ancak karamsarlık bunlara galip gelir. İleriye dönük planlar yaparlar; ancak vehimleri onlara daha yakın olur. Bilhassa kader onlara musibet getirdiyse ümitler onlara ihanet ettiyse o kişi karamsarlık şemsiyesinin altına sığınır ve Allah'ın kaza ve kaderinden, mutlak iradesinden gafil olur. Bu kişi karamsar ve ümitsiz düşününce bir işe atılmaktan geri durur, başarmaktan umudunu keser. Bu kişi sanki her zaman başına musibet gelecekmiş gibi düşünür. Bu durum o kişide huy haline gelir ki artık hiçbir hedefini de gerçekleştiremez ve hiçbir işte başarı elde edemez. Ancak kadere inanan, kazaya rıza gösteren kişi geleceğe güvenle bakar ve dolayısıyla karamsarlık duygusu da azalır, cesaretsizlik ve vehimleri onun bir işe atılmasına engel olamaz. Çünkü kazanmak bir işe atılmakla, kaybetmek ise bir işten geri durmakla olur. ’’
Reklam
Önemli
Hiçbirşey dîn-i islâma uygunsuz olmuyor. Hiçbiri felesoflara ve onların kısa aklları ile anlayıp bildirdiklerine uygun düşmüyor. Hattâ, islâm âlimlerinden olup da, Ehl-i sünnetden ayrılmış olanların bildirdiklerine de uymuyor. Kazâ ve kader bilgisinde, kulun kuvveti işe te’sîr etdiği gösterildi. İşi yapmadan evvel gücü, kudreti yokdur. İş yapılırken kudret verilir. Teklîf, ya’nî Allahü teâlânın emrleri ve yasakları, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi sebeblerde ve uzvlarda selâmet bulunduğu zemân yapıldığı anlaşıldı.
El-Vedûd
el-Vedûd, velîlerini seven, velîlerinin de kendisini sevdiği, onlara muhabbet eden ve onların da kendisine muhabbet ettiği kimse demektir. Vüd, muhabbetin sâbit olmasıdır. Dolayısıyla, muhabbet takdir edilmiş olduğu için günahlar bu muhabbete tesir edemez. Çünkü bu muhabbet, kendilerini uzaklaştırmak ve kovmak için değil, kaza ve kader hükmüyle kendilerine inmiştir.
Kazâ ve kader, ilâhî izin ve hükmü sana ulaştıran elçilerdir. Hiçbir haber taşıyıcı da insana zarar ve cezâ değildir. Azab ve kınama, senin amelin sebebiyledir. İnsanlar, başkalarının değil, kendi yaptıklarının neticesinde azab ve kınamaya uğrarlar.
Sayfa 69 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Sünnîlerin ilk ve en meşhur imamı, Hasan-ı Basri sayılabilir. Tabiinden olan bu zât, İmam-ı Ali'nin ashabından olup, tarîkatların ekserisi onun vasıtasıyla İmam-ı Ali'ye uzanır. Hasan-ı Basrî, İmam-ı Hasan'dan da bir çok defalar ferva istemiş, bu cümleden olarak, hayır ve şer, kaza ve kader bahislerini İmam-ı Hasan'ın içtihâdları gereğince kabul etmiştir. İşte bu bakımdan asıl Ehl-i sünnet, İmam-ı Ali'nin sevenleri ve taraftarları olup, bundan başka Ali yanlısı olması ihtimali yoktur
Sayfa 302
Reklam
Allah Teala'nın kaza ve kaderine razı olan bir insan hiçbir şeyden yılmaz, sebeplere sarılmayı da kaza ve kader gereği olarak bilir, bir işte bir muvaffakiyetsiskiğe uğrayacak olsa bunda da kim bilir Hakk'ın ne gibi bir hikmeti var diye düşünür. Allah'ın kazasına razı olur. Ümitsizliğe düşmez.
HASAN BASRÎ (H. 20-110)
Hasan Basrî, Tabiînden ve İmam Ali'nin ashabından ve öğrencilerindendir ve tarikatta da halifesidir. Bir çok tarikatlar onun vasıtasiyle imam Aliye dayanır. Hasan Basrî, İmam Hasan'dan da ders görmüş ve özellikle hayır ve şer, kaza ve kader konularını İmam Hasan'ın ictihad ettiği gibi kabul etmiştir. Hasan Basrî, Peygamberimizin ve ashabının itikadları ve İmam Mansur Al-Mâturidî ve Ebu Hasan Al-Aş'arî Hz.lerinin ictihadları üzre bulunan Ehl-i Siinnet'in de ilk ve meşhur imamı ve Mu'tezile'nin başı Vâsıl b. Atâ'nın da hocasıdır. Hasan Basrî'nin hareket noktası, geçici olan bu dünya hayatından yüz çevirip yalnız Allah'a yönelmek ve dayanmak ve O'ndan korkmak idi.
Sayfa 30 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Kader ve Kaza
Kaderi kendi aralarında tartışan sahabileri gören Hz. Muhammed; "Siz bununla mı emrolundunuz ? Ya da ben bunun için mi gönderildim ? Şunu iyi biliniz ki, sizden önce ki ümmetler bu tür tartışmalara daldıkları için helâk olmuşlardır." 295
Kader
Hz. Ömer'in kader anlayışını Kur'an inşa etmişti: Buhâri ve Müslim Sahihlerinde şöyle bir olay naklederler: Halife Hz. Ömer, Şam'ın fethini kutlamak ve İslâm ordularını denetlemek için yola çı- kar. Öğrenir ki ordugâhta veba salgını vardır. Hz. Ömer beraberin- deki insanlara seslenerek, "Ben hayvanımın üstünde sabahlayaca- ğım,
Reklam
kaza
Kaderi bir plâna benzetirsek, kaza da plâna uygun olarak, o şeyin gerçekleşmesidir. Kâinatta meydana gelen her şey, Allah'ın bilmesi, dilemesi ve yaratması iledir. O'ndan başka yaratıcı yoktur. Kader ve kazâya îman etmek, her şeyin Allah tarafından belirlenmesine ve zamanı gelince belirlendiği gibi yine Allah tarafından yaratılmasına inanmak demektir. Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: "De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başka bir şey isâbet etmez." 3564
Sayfa 629 - Serhat KitabeviKitabı okudu
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.